|
|
Tarih : 15.7.2013 - 01:06:38 |
|
Savaş Şenel Dilerim radyolar ve radyocular, aslında ne kadar yaşamsal bir işleve sahip olduklarının daha çok farkında olurlar diyor. |
|
|
Arabası veya ehliyeti bile bulunmayan birisi olarak, zaman zaman taksilere işim düşer. Çünkü bazı zamanlar acelem vardır veya gideceğim yere sakin kafayla gidebilmek için, kalabalıktan uzak bir yolculuk yapmam gerekir.
Bir gün yine böyle taksiye bindiğimde, radyodan kulağıma TRT spikerlerinin o havalı sesi geldi. Bu ses “Küçük Ağa” adlı romanı okuyordu. Ağır ve olgun bir tavıra sahip olan şoföre dinlediği şeyin içeriğini sorunca, bana: “Her gün söz konusu romandan 15 dakikalık bir okuma yapıyorlar. Ben de her gün bu saatlerde romanı dinliyorum” diye cevap verdi. Radyonun müzik, haber vs. sunması yanında, böyle bir hizmet sunması çok hoşuma gitmişti.
Yine taksiye binmiş olduğum bir başka seferde, taksi şoförüyle konuşmaya başladık. Bana her gün düzenli olarak takip ettiği radyo programları olduğunu söyledi. Farklı radyolarda yayınlanan ve sevdiği bu programların saatlerini ezberlemiş ve saati gelince onları takip ediyormuş. O şoförün giyim-kuşamındaki derli-topluluk da onunla yapmış olduğumuz kısa yolculuktan aklımda kalan şeylerden birisiydi. Bilinçli bir şekilde radyo dinlemekle kişisel tavır arasında bir bağ kurmam size garip gelmesin. Takside geçen onca zamanı verimli geçirmeye çalışan ve kaliteli radyo programlar dinlemeye özen gösteren şoförlerin kıyafet ve duruşlarında da bir fark olması bence normal ve bu farkı vurgulamak isterim.
Yazdıklarımdan yola çıkarak, radyoyu mutlak olarak “kutsadığımı” veya radyodan kulağıma ne gelirse-gelsin, ona ruhumu açtığımı sanmayın. Söz konusu saniyede daha çok kişinin dikkatini çekebilmek için, köy değil, köyler (!) deviren radyo programcılarını arayıp-kibarca tepki verdiğim olmuştur. Dinleyicinin kendilerini bir yere koyduğu ve fakat çatıda mahsur kalmış kediler gibi oradan inemeyen radyocuların, doktorluğa, hayat koçluğuna, psikologluğa ve dahi psikiyatrlığa soyunduklarını da görüyorum. Bu da endişe verici bir şey… Bununla birlikte ve genel anlamda radyonun ve radyocuların, hayatın içinde ve hayata hayat katan aktörler olduklarını düşünüyorum.
Dolayısıyla radyocuların bu avantajı kullanıp, onlara güvenen ve söz gelimi konfeksiyon atölyesinde çalışan bir kıza, sadece “damar” şarkılar değil, onun hayatında bir fark meydana getirecek olan bir kitap veya film önermelerini de isterdim. Fakat biliyorum ki, bazı radyoların varlığı, dinleyici kitle profilinin değişmemesine bağlı!
Dilerim radyolar ve radyocular, aslında ne kadar yaşamsal bir işleve sahip olduklarının daha çok farkında olurlar.